12 Ağustos 2012 Pazar

PANİK ;ALLAH'IN VARLIĞINI UNUTMAKTIR..!


Allah'ı inkâr etmenin kime ne faydası var anlayabilmiş değilim, inkâr etsen de etmesen de O hep vardı ve var olacaktır. Kişinin onu yok görmesi onun varlığından da Şan’ından da hiç bir şey eksiltmez.
Bu sadece insanoğlunu şöyle rahatlatabilir belki, kendisi Allah'ı görmüyor ya, O’da beni görmüyordur zannıyla, yasakları çiğnerken, günahta neymiş, kimse bana karışamaz, hesapta yok  nasılsa diye, geçici bir vicdan rahatlığı yaşayabilir ama dediğimiz gibi, bu geçici bir halüsinasyondur.
Çünkü, İnanç fıtrata kodlanmıştır. İnanma içgüdüsü insanın hamurunda vardır. Bu fıtrat kodları, acı, sevinç, korku vs. gibi şeylerin yaşandığı durumlarda, insanda birdenbire kendiliğinden nükseder. İçgüdüsel olarak bir sığınma ihtiyacı duyar.
İnancın kimseye hiç bir zararı yoktur aslında, bilakis çok faydası vardır. İnanç insana güven verir. Bilir ki mutlaka onu koruyup gözeten bir sahibi vardır. Ve kendini o sahibe teslim ettiğinde bir huzur ve güven yaşar. Bu tıpkı gök gürültüsünden korkan bir çocuğun anne kucağına sığınması gibidir.
Zaten inkâr çok gereksizdir. Allah’ın varlık üzerindeki müdahalesi sebepler dairesindedir. İnanan kişi bunu Allah’a, inanmayan ise başına gelen olayların bizatihi kendisine bağlar. İnsanın davranış biçimlerine getirdiği sınırlama veya istediği gibi davranma özgürlüğü iradesine bırakılmıştır. İstediğini seçme özgürlüğü vardır. İnsanısınırlayan veya dilediğini yapıp-yapmamayı sağlayan mekanizma öz iradesidir, yani dolaylı olarak kendisidir.20120807__6084863543
İnsanın Allah’ı görmezden gelmesi devekuşunun toprağa başını sokmasına benzer. Gerçekler tanık istemez evet kaçarsın belki ama saklanamazsın. Bu sebeple insan iki türlü yakalanışla yakalanır, ya Allah’tan kaçarken ya Allah’a koşarken, şekli her ne olursa olsun fakat kesin yakalanır. Başlangıç O’ndan geliş ve dönüş yine kesin O’nadır.
...leyse ke mislihî şey’.../-şûrâ-11;”hiç bir şey onun misli değildir.”,(Misl; hem iç hem dış, hem sayı hem kemniyyetihem keyfiyet bakımından hiç bir şey onun gibi değildir hiç bir şey gibi değildir demektir.)Çünkü Allah değillemeler üzerinden tarif edilebilir. Şudur üzerinden tarif edebilmek için Allah'ı kapsayacak bir akıl lazımdır. Oda bizde yoktur. Bu sebeple Allah hakkında düşünmenin doğru yönü varlıktan Allah’a doğru yapılır. Tersi bir yön ters yöndür.
Allah hakkındaki soruları da bu şekilde sormak lazımdır, çünkü insan soruya anladığı yerden başlarsa ancak o zaman kavrayabilir. Yani düşünme sistemi varlıktan yaratıcıya doğru yükselmelidir. İnsanların anlayamadığı da budur, düşünmeye Allah’tan başlamak yanlıştır, akıl kavrayamaz ve inkâra gider haşa. İnsanoğlu böyle yaptığı için anlayamıyor, Allah’ı da kafadan delilsiz reddediyor ve böylece cüz-i akıl ile külli aklı kavrayamıyor.
İbn-i Sina’ya göre Allah’ın tarifi ve sebebi olmadığı için delili de yoktur, fakat O, âlemin tümünün delilidir, der.O her yerdedir, tarifi mümkün olmayan bir yüce Rab’dır. Bunu sadece bilirsin ve kabul edersin. İmanda budur zaten. Zaman zaman hayır denilse de yok bilinse de, insan kendini gözden geçirdiğinde kendisi de görecektir ki; kimseye gerek kalmadan itiraf edecek, evet bir yaratıcı var ve bu yaratıcı da Allah diyecektir.
Kuran’ın hiçbir ayetinde Allah’ın varlığını kanıtlayıcı bir açıklama yapılmamıştır, Vahiy bunu gereksiz görür. Aslında özünde herkes Allah’a inanır da, bunun derecesi çok önemlidir, ama mutlaka inanır. Ateistim diyen bile yalan söyler çoğu durumda.
Ateistin biri ben Allah'a inanmıyorum deyince, arkadaşı da gerçekten mi inanmıyorsun diye sorar da Vallahi inanmıyorum demiş.
Durum bu kadar trajikomik bir olay işte...
Zehra Asuman-Denemeler
05.08.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder