BAYRAMA SEVİNÇ SAKLA
Bayram sevinç demek, kavuşmak demek, huzur demek, mutluluk demek. Bayramın olmazsa olmaz yaşanmışlığıdır uzun örgülü saçlarımızla, kırmızı rugan ayakkabı başucumuzda bitmek bilmeyen bir gecenin sabahını beklemek...
Ütülü kumaş pantolonunu giyip aynada birkaç kez saçı yan tarafa yatırmak, profilden bakıp yakışıklı olduğuna emin olduktan sonra, bir de uzun uzun kendini süzmek, sonra da koşar adımlarla babanın elini öpmektir bayram.
Sıra en önemli şeye gelmiştir evin küçükleri için, sanki baba bankadır da oraya yatırılmış hesapları vardır onların, yılda iki kez onu gururla baba elinden almak onlara dünyayı bağışlamaktır (çok beklentisi yoktur bu çocukların hemen dışarı çıkıp abur cubur ile sıfırlamaktan başka)
Koşar adımlarla babanın hizasına dizilip, teker teker el öpüp harçlığını alanın kenara geçme keyfi, huzur tavan yapmış, sadece evde değil bu, bayramla tanışmış dünyanın her yerinde, güzel bir musiki eşliğinde 7 den 70 e bir heyecanla, Grand tuvalet masaya oturmak.
Annenin sesiyle; buyurun bayrama, pardon kahvaltıya…
Yaratanın sevdiklerinden isteği (Allah herkesi sever) buna da bayramı vesile kılarak yılda 2 kez olsun zorunlu ve mutlak bir sevinç yaşama dileğidir.
Bize “böyle bir sevinci yaşamalısınız” denilmiştir.
Mutlulukları bazen bireysel, bazen aile, bazen de ülke olarak yaşarız. Fakat bu sevinçlerin adı, günü yoktur, sürprizlerle gelir ve sadece o anları bağlayan hayatın renkleridir. Ama Bayramlar bambaşka bir şeydir.
Bayramların hikmetine vakıf değilim, fakat kısaca sanki şöyle okudum ben; Öncesinde şunları şunları yapın, sonrasında da hak ettiğiniz sevinci doyasıya yaşayın, somut bir sunumla, milim milim hesapla. Diğer bayram da hemen hemen aynıdır, Haccı kurbanla taçlandırarak tamamlama.
Bayramın güzelliğini burada görürüz bizler. Olamaz bu! Binlerce kişide aynı pozitif enerji, bu harika! Bir sevincin toplu olarak yaşanması, hepimiz mutluyuz, çünkü istisnalar olsa da genel bir sevinç yaşanır.
Bu keyfi doyasıya yaşamalı ve yaşatmalıyız.
Bayramların amacı sevgiyi, sevinci, mutluluğu, iyiliği, paylaşımı öğretmek belki de.
Ben size iki bayram verdim, siz de diğer günlerinizi bayrama çevirin diye.
Tüm aksiliklerin sebep ve sonuçlarını hayra bağlayın. Bu mümkün bir şeydir, sadece her güne bayramcasına bakabilmek lazım, huzura gölge düşüren her şeyi öteleyerek.
Oruç üzerinden; sıkıntıya sabır cevabının ödülüdür bayram.
Evet, oruç tuttunuz, sıkıntınız oldu ama karşılıksız da kalmadınız, işte böyle bakın hayata, ne sıkıntı ödülsüz kalır, nede ikramlar sıkıntısız yaşanır.
Hayatın gerçeklerinden olan kayıplar, üzüntüler, acılar, kırgınlıklar vs.leri bayram sevincine çevirmeyi öğretmekti belki de bayram.
Birinci bayramda zengin fakir, şu bu ayrımı yapmadan eşit bir şekilde fiziksel oruçla yükümlülük ve yine kategorize etmeden toplu sevinç, ikinci bayramda ise, durumu iyi olanlar kötü durumda olanlara elini uzatsın, onları ayağa kaldırsın, sınıf farkı olmadan birlikte kaynaşsın, paylaşsın veren elle alan aynı olsun diye.
Küskünler barışsın, hastalara şifa dilensin, gönlü kırık yaşlıların gönülleri yeşersin, çocuklar sevinsin, ağlayanlar gülsün, öteleyin sorunları hayatı bayram gününde olduğu gibi diğer günlerde de olması gerektiği gibi yaşayın. Temiz ve asaletlice.
Paylaşın sevginizi, çoğaltın birbirinizi, yok edin nefreti kederi, bil kendinden herkesi, dercesine.
Yine yeni bir Bayrama giriyoruz, hiç çıkmamak dileğiyle…
Zehra asuman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder